DENETİMLİ SERBESTLİK NASIL İŞLEYECEK?
01.07.2016 tarihi de dahil olmak üzere bu tarihe kadar işlenen suçlarda koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik sürelerinin geçici olarak iyileştirilmesini içeren 671 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, 17.08.2016 tarihli ve 29804 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 671 sayılı KHK’nın 32. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a eklenen Geçici 6. maddeye göre;
“01.07.2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından; 26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12.04.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, bu Kanunun;
a) 105/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘bir yıl’lık süre ‘iki yıl’,
b) 107nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ‘üçte iki’lik oran ‘yarısı’,
olarak uygulanır”.
Bu düzenleme ile 01.07.2016 tarihinde ve bu tarihten önce işlenen ve maddede istisna olarak sayılanlar dışında kalan suçlardan verilen cezaların denetimli serbestlik uygulanarak infazı için koşullu salıverilmeye bir yıl veya daha az süre kalması şartı değiştirilerek bu süre iki yıla çıkarılmış ve süreli hapis cezalarının infazında koşullu salıverilmeden faydalanılabilmesi için cezanın 2/3’sinin kapalı cezaevinde çektirilmesi şartı 1/2 olarak değiştirilmiştir.
Kasten öldürme, üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama, cinsel saldırı, çocuğun cinsel istismarı, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz,
haberleşmenin gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme ve yayma, verileri yok etmeme, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçları ile Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, milli güvenliğe ve Devlet sırlarına karşı suçlar, 01.07.2016 tarihinden önce işlenmiş olsa bile bu suçlardan verilen veya verilecek cezaların infazında 671 sayılı KHK m.32 ile Ceza İnfaz Kanununa eklenen Geçici m.6’da öngörülen süreler tatbik edilmeyecektir. Belirtmeliyiz ki KHK’da, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarında mağdura göre bir sınırlama öngörülmemiş ve bu suç tipi tümü ile kapsam dışı tutulmuştur.
671 sayılı KHK m.32’de suç tipleri yönünden düzenleme yapılmış olup, kişinin hukuki durumu veya eylemin derecesi ile ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu nedenle, 671 sayılı KHK m.32’nin kapsamı dışında tutulan suçların teşebbüs halinde kalması, kişinin suçun asli fail olmayıp azmettiren, yardım eden sıfatı ile yargılanması ve hakkında bu fiillerden mahkumiyet hükmü verilmesi halinde de yeni düzenlemeden faydalanması mümkün olmayacaktır.
İstisna kapsamında olmakla birlikte taksirle işlenebilen suçlardan, örneğin taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan yargılanan veya mahkumiyetine karar verilen kişiler hakkında 671 sayılı KHK’nın 32. maddesi tatbik edilecektir. Olası kastla öldürme suçunda ise, mahkumiyet cezası Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesine dayandığından ve bu cezadan m.21/2 uyarınca indirim yapıldığından, kanaatimizce 671 sayılı KHK m.32 tatbik edilemeyecektir. Asıl suçun dayanağı TCK m.81 olduğu halde, kusur türüne ve ceza indirimine göre nitelendirilmesi TCK m.21/2’de yapılmıştır. Bu sebeple, olası kastla insan öldürmenin de KHK kapsamına girmediğini düşünmekteyiz.
Madde metninde açıkça yer verilmemekle birlikte, Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesinde düzenlenen örgüt kurma, örgüt yöneticiliği ve üyeliği ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar yönünden 671 sayılı KHK m.32’nin tatbiki imkanı bulunmamaktadır. Çünkü KHK ile yapılan değişiklik, koşullu salıverilme için cezanın 2/3’sinin kapalı cezaevinde çektirilmesi kuralına tabi süreli hapis cezalarını kapsama almıştır. Ancak örgütlü suçlarda koşullu salıverilmeden faydalanılabilmesi için, 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 uyarınca cezanın 3/4'ünün kapalı cezaevinde infaz edilmesi, bunun öncesinde bu suçlardan hükümlü olanların açık cezaevine ayrılabilmeleri için cezaevi idare ve gözlem kurulunun hükümlünün örgütten ayrıldığını tespit etmesi ve hükümlünün koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az bir sürenin kalması (etkin pişmanlıktan yararlananlar için bu süre iki yıldır) gerekmektedir. 671 sayılı KHK’da aksi yönde bir düzenlemeye yer verilmediğinden, Ceza İnfaz Kanunu m.107/4 ve Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği m.6/2-ç tatbik edilmeye devam edilecek ve örgüt suçları ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar yönünden KHK ile getirilen hükümler uygulanamayacaktır. Etkin pişmanlıktan yararlanan örgüt mensuplarına 1/2’lik koşullu salıverilme uygulanmayacak olsa da, iki yıllık denetim süresinin tatbikine bir engel bulunmamaktadır.
671 sayılı KHK m.32’de istisna tutulan suçlar dışında başka bazı suçlar yönünden de yeni düzenlemenin tatbiki mümkün olmayacaktır. Örneğin; özel kanunları uyarınca koşullu salıverilmeden faydalanamayacak olanlar (5411 sayılı Bankacılık Kanunu m.160’da düzenlenen bankacılık zimmetinden mahkum olanlar gibi), Ceza İnfaz Kanunu m.107/12 ve 13 uyarınca koşullu salıverilme kararı geri alınanlar (cezasının bihakkın infazına karar verilenler), Ceza İnfaz Kanunu m.108 uyarınca hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimi tatbik edilenler 671 sayılı KHK ile getirilen düzenlemeden faydalanamayacaklardır. Belirtmeliyiz ki, koşullu salıverilmesi 2/3 üzerinden değil de 3/4 üzerinden hesaplanacak iyi halli mükerrir hükümlüler, yarı oranında uygulanacak koşullu salıverilmeden faydalanamasa bile, bir yıldan iki yıla çıkarılan denetimli serbestlikten yararlanabilecektir.
Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle cezanın kamuya yararlı bir işte çalışmak suretiyle infazına karar verilmesi Ceza İnfaz Kanunu m.106’da düzenlendiğinden ve 671 sayılı KHK m.32’de öngörülen düzenlemeler arasında yer almadığından, adli para cezasını ödemeyen ve cezasının kamuya yararlı bir işte çalışmak suretiyle infaz edilmesine karar verilen hükümlülere de yeni düzenleme tatbik edilemeyecektir. Kamuya yararlı bir işte çalışma yükümlülüğünü ihlal eden ve çalıştığı günler mahsup edilerek kalan cezasının açık cezaevinde çektirilmesine karar verilen hükümlüler Ceza İnfaz Kanunu m.106/9 uyarınca koşullu salıverilmeden faydalanamayacağından, 671 sayılı KHK ile öngörülen süreler bu kişilerin durumuna etki etmeyecektir.
Özetle; dolandırıcılık, sahtecilik, mala zarar verme, hakaret, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçları ile taksirli suçlar ve 671 sayılı KHK’da istisna olarak gösterilmeyen ve suç tipi itibariyle özel kanunlarında veya Ceza İnfaz Kanunu’nda koşullu salıverilme yasağı öngörülmeyen suçlarda, açık cezaevine ayrılma hakkı kazanan iyi halli hükümlüler hakkında 671 sayılı KHK’nın 32. maddesi uygulanabilecektir.
671 sayılı KHK’nın 32. maddesinin tatbikinde, cezaevinde bulunan hükümlünün iyi halli olma şartı aranacaktır. Çünkü Ceza İnfaz Kanunu m.105/A ve 107’de koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbiri tatbik edilerek cezanın infazında hükümlünün iyi halli olması şartı aranmış ve 671 sayılı KHK’da iyi halin aranmayacağına dair bir hükme yer verilmemiştir. Hükümlü cezaevinde kaldığı süre boyunca cezaevi kurallarına uygun davranmış, yükümlülüklerini yerine getirmiş ve herhangi bir disiplin cezası almamışsa, cezaevi idare ve gözlem kurulu tarafından verilecek olumlu bir raporla iyi halli olduğu tespit edildiği takdirde yeni düzenlemeden faydalanabilir.
671 sayılı KHK m.32 kapsamına girip de, cezasının infazına herhangi bir nedenle başlanamayan, cezaevine hiç girmeyenler yönünden iyi hal şartının nasıl değerlendirileceği ve bu kişilerin doğrudan denetimli serbestlikten faydalanıp faydalanamayacağı soruları gündeme gelebilir. KHK’da cezaevinde olan veya olmayan kişiler yönünden bir ayırıma yer verilmediğinden, cezasının infazına herhangi bir nedenle başlanamamış kişilerin de düzenlemeden faydalanacağı düşünülebilir. Ancak konu Ceza İnfaz Kanunu m.105/A ve Geçici m.4 ile birlikte değerlendirildiğinde, Kanunun 105/A maddesinden faydalanabilmek için açık cezaevinde cezanın son altı ayının kesintisiz olarak geçirilmesi şartı bulunduğu, Geçici 4. maddede ise bu şartın 21.12.2020 tarihine aranmayacağı, bu düzenlemenin sadece açık cezaevinde geçirilmesi gereken altı aylık süreye ilişkin olduğu, hükümlünün m.105/A’dan faydalanabilmesi için açık cezaevine ayrılma hakkını kazanması gerektiği, Kanunun 14. maddesine dayanılarak çıkarılan Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği’nin 5. maddesine göre kasıtlı suçlardan toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezasına ve taksirli suçlardan toplam beş yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olanların doğrudan açık cezaevine geçebileceği, bu durumda olan kişilerin cezalarının cezaevine girmeden, doğrudan denetimli serbestlikle infaz edilebileceği, kasten işlenen suçlarda üç yıl ve taksirle işlenen suçlarda beş yıldan fazla ceza alanların ise Yönetmeliğin 6. maddesine göre cezalarının 1/10’unun kapalı cezaevinde infaz edilmesi gerekeceği, nitelikli hırsızlık, yağma gibi suçlarda koşullu salıverilme için ayrıca öngörülen sürenin kapalı cezaevinde çektirileceği, bu suçlardan hükümlülerin ancak bu şartlar gerçekleştiği takdirde açık cezaevine ayrılmaya hak kazanabileceği ve dolayısıyla 671 sayılı KHK m.32’de öngörülen düzenlemeden ancak bu şekilde faydalanabileceği görülmektedir.
Örneğin; kasten işlenen bir suçtan dolayı dört yıl hapis cezası ile cezalandırılan hükümlü hakkında, dört yılın yarısına koşullu salıverilme ve kalan iki yıla da denetimli serbestlik uygulanacağı, dolayısıyla hükümlünün cezaevine girmeyeceği ileri sürülebilir. Ancak suçun taksirle işlenenleri hariç (bunlarda beş yıl süreli hapis), kasten işlenen suçlarda doğrudan açık cezaevine girmenin sınırı üç yıl olduğundan, cezanın bu süreyi aştığı durumda hükümlünün önce kapalı cezaevine girmesi ve ancak toplam cezanın 1/10’unu çektikten sonra açık cezaevine ayrılabilmesi mümkün olabileceğinden, kasten işlediği bir suçtan dolayı dört yıl hapisle cezalandırılan hükümlünün cezaevine hiç girmeden denetimli serbestlikle dışarı çıkamayacağı düşünülebilir. Çünkü denetimli serbestliğe ayrılmanın ön şartı, hükümlünün açık cezaevine geçmesi ile gerçekleşir. Hükümlünün ceza miktarı ne olursa olsun, kapalı cezaevinde iken denetimli serbestlikten yararlanması mümkün değildir. Denetimli serbestlik süresinin hesabı için de, koşullu salıverilmenin tarihinin esas alınması gerektiğini belirtmek isteriz.
Bizce, 671 sayılı KHK m.32 kapsamına giren kişiler yönünden Ceza İnfaz Kanunu’nun 105/A ve Geçici 4. maddeleri gereğince açık cezaevine ayrılmaya hak kazanma şartının aranmayacağı şeklinde bir düzenleme yapılması isabetli olacaktır. Aksi halde, 671 sayılı KHK m.32’nin düzenlenme amacına uygun düşmeyen bir netice ile karşı karşıya kalınması muhtemeldir. Bir yandan cezaevleri boşaltılırken, diğer yandan 671 sayılı KHK’dan faydalanmak isteyen kişilerin bu düzenlemeden faydalanabilmek için cezasının bir kısmının kapalı cezaevinde çektirilmesi şartı nedeniyle kapalı cezaevine alınması uygulamada sorunlara yol açabilecek ve düzenlemeden beklenen faydayı sağlamayabilecektir.
Kişinin mahkum olduğu toplam ceza süresi cezaevinde kalmayı gerektirmiyorsa, cezaevinde kaldığı sürenin iyi halli olarak geçirilmesi şartının uygulanması imkanı bulunmayacağından, bu kişilerin doğrudan infaz işlemleri yapılabilecek ve denetimli serbestlikle cezanın infazına başlanabilecektir. Bu kişilerin işlemleri yapılırken, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlanmaması ve işlemlerin mümkün olan en kısa sürede tamamlanması gerekir.
671 sayılı KHK m.32’nin toplumun daha geniş kapsamlı, 4616 sayılı Kanuna benzer örtülü bir af beklentisini karşılamadığı söylenebilir. Ancak bu düzenlemenin amacının cezaevlerinin boşaltılması olduğu, açık ve kapalı cezaevlerinin kapasitesinin üzerinde kalacak şekilde dolu olduğu, son dönemde tutukluların sayısının arttığı, Türkiye’de tutukevlerinin bulunmadığı, tutuklularının kapalı cezaevlerinde tutulduğu, kısa zamanda yeni tutukevi ve cezaevi inşa etmenin oldukça zor olduğu, bu sebeplerle denetimli serbestliği ve koşullu salıverilmeyi geçici bir düzenleme ile iyileştirmenin uygun görüldüğü, kamuoyu vicdanını rahatsız edecek şekilde kapsamlı bir af düzenlemesi yapılmasından, suça özendirebilecek ve caydırıcılığı zedeleyebilecek bir düzenlemeden kaçınıldığı görülmektedir. Suç ve ceza siyaseti açısından bu yaklaşımın isabetli olduğu kanaatindeyiz. Mevcut KHK, bu endişeyi dikkate alınarak hazırlanmış ve örtülü af kapsamı geniş tutulmamıştır.
671 sayılı KHK m.32 ile Ceza İnfaz Kanunu’na Geçici 6. maddenin eklenmesi ile bu düzenleme kanun haline gelmiştir. Olağanüstü hal dönemlerinde Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan KHK’lar geçici düzenlemelerdir. Bu tür düzenlemeler KHK’larla değil, kanunla yapılmalıdır. 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda ve olağanüstü hal süresince alınacak tedbirlere ilişkin KHK çıkarılabilir. Belirtmeliyiz ki; olağanüstü hal son bulduğunda, kalıcı veya yasal değişiklik için öngörülen KHK’nın yürürlüğü de son bulacağından, üzerinde değişiklik yapılan yasanın hukuki dayanaktan yoksun hale gelebileceği söylenebilir.
Anayasa m.148/1’de, olağanüstü hal dönemlerinde çıkarılan KHK’ların Anayasaya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamayacağı düzenlenmiştir. Bu nedenle, olağanüstü hal döneminde çıkarılan KHK’ların Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi olmadığı genel itibariyle söylenebilirse de, KHK’ların olağanüstü halin amaç ve kapsamı sınırları içerisinde olup olmadığı noktasında Anayasa Mahkemesi’nin denetim yapabileceğini, Mahkemenin geçmişte bu yönde kararlar verdiğini, bu nedenle olağanüstü halin zorunlu kılmadığı ve olağanüstü halin sona ermesinden sonra da etkisini sürdürecek düzenlemelerin KHK’larla değil, kanunla yapılmasının isabetli olacağını belirtmek isteriz.
KHK’ların hukuka aykırılığının ileri sürülmesi ve iptalinin talep edilmesinin Anayasa m.148/1 uyarınca mümkün olmaması, bu KHK’ların tatbiki nedeniyle Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde korunan hakları zedelenen kişilerin Anayasa Mahkemesi’ne ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmasına engel değildir. Olağan hukuk yolları ile iç hukuk yollarını tüketen kişiler, kendisini ilgilendiren tasarrufun hak ihlaline yol açtığı iddiasıyla önce Anayasa Mahkemesi’ne ve sonra İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne başvuru hakkına sahiptir.
Bunun dışında, 671 sayılı KHK m.32 ile getirilen düzenlemenin “eşitlik” ilkesine aykırı olduğu, 01.07.2016 tarihinden sonra işlenen suçlar yönünden de uygulanması gerektiği gibi gerekçelerle, düzenlemenin genişletilmesinin sağlanması amacıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilmesi mümkün değildir. 671 sayılı KHK m.32’nin kapsamının genişletilmesi, ancak yeni bir kanun veya KHK çıkarılması ile gündeme gelebilecektir.
Son olarak; 671 sayılı KHK m.32 ile getirilen düzenleme, bu kapsamda kalan ve henüz yargılaması devam eden kişilerin mahkumiyetine karar verilmesi halinde ve koşullu salıverilmesi için infazı gereken süre bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra sona erenler hakkında da uygulanacaktır. Burada dikkate alınması gereken hususlar, suç tipi ve suç tarihinden ibarettir. Bu nedenle, devam eden yargılamalarda tutuklu bulunanların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesi, atılı suçun cezasının alt ve üst sınırı ile muhtemel cezanın infaz süresi dikkate alınarak tutukluluğun devamında zorunluluk olup olmadığı ve tutukluluğun devamının mağduriyete neden olup olmayacağının titizlikle incelenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
01.06.2005 tarihinden önce suç işleyenlerin ise koşullu salıverilme tarihleri değişmeyecek, ancak denetimli serbestlik süreleri iki yıl olacaktır. Çünkü koşullu salıverilme yönünden eski İnfaz Kanunu hükümlü lehine olup, toplam 2/5’lik bir infazı öngörmektedir.
KHK m.32’de, 765 sayılı Kanuna atıf yapılmadığı ve bu Kanunda tanımlanan suçların sayılmadığı görülmektedir. Bu noktadan hareketle KHK’nın sıraladığı kapsam dışı suçların 765 sayılı Kanunda muadillerine denetimli serbestlik ve koşullu salıverilmenin iyileştirilmiş hali uygulanmayacak, eski Kanunda koşullu salıverilme süresi daha lehe olduğundan 1/2'lik koşullu salıverilme burada uygulanmayacak, sadece denetimli serbestliğin bir yıl yerine iki yıl olarak tatbiki gündeme gelecektir.
Prof. Dr. Ersan Şen
Av. Beyza Başer
OLAĞANÜSTÜ HAL KAPSAMINDA BAZI KURUM VE KURULUŞLARA İLİŞKİN DÜZENLEME YAPILMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME
Karar Sayısı: KHK/671
MADDE 32- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 6- 1/7/2016 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından; 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun kasten öldürme suçları (madde 81, 82), üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenen kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar (madde 102, 103, 104, 105), özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138), uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (madde 188) ve İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar hariç olmak üzere, bu Kanunun;
a) 105/A maddesinin birinci fıkrasında yer alan "bir yıl'lık süre "iki yıl",
b) 107 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "üçte iki"lik oran "yarısı",
olarak uygulanır."
Bu çıkan KHK ye göre, yukarıda belirtilen istisna suçların haricinde süreli hapisten cezası kesinleşenler,
Örneğin 6 yıl Hapis Cezası olan bir hükümlü,
6 : 2 = 3 yıl Hapis,
3 - 2 = 1 yıl Hapis
1 yıl ceza evinde yatıp denetimli serbestlikle serbest kalacak.
Yani 4 yıl süreli hapis cezası olan bir hükümlü,
4 : 2 = 2 yıl Hapis,
2 - 2 = 0 Hapis
İnfaz CS. na teslim olacak, infaz hakimliğinden denetimli serbestlik kararı çıkıncaya kadar cezaevinde 3 veya 5 gün yattıktan sonra, denetimli serbestlikle serbest kalacak.
Ancak bu KHK uygulanması için,
- suç tarihi 01.07.2016 dan önce olmalı,
- Yukarıda sayılan istisna tutulan suçları işlememiş olmalı,
- Kişinin mükerrir olmaması gereklidir. Mükerrirler şartla tahliye 1/2 indirimden yararlanamaz, ancak Denetimli serbestlikten yararlanabilir.